10 Kasım 2014 Pazartesi

Hermann Hesse / Siddhartha



der ki bir yerinde " ... bir taştır, belli bir zaman sonra toprak olacak belki, topraktan da bitki olarak boy verecek ya da bir hayvana, bir insana dönüşecek. / Bu taş taştır, aynı zamanda hayvandır, aynı zamanda Tanrı'dır..." Uzatmayayım yani yazarımız diyor ki taşı evrenim bir bütünün parçası ve sonsuz donüşümün olmazsa olmazı olduğundan ötürü severim!!!! İşte bu felsefe bu inançla vurdu beni Siddharta... Herhangi bir dine mensup değilim ama evrendeki herşeyin bir biri ile iletişim içinde olduğuna ve aslında herşeyin bir olduğuna inanıyorum... Kötü olmazsa iyinin olmayacağını da biliyorum... Evrendeki herşey var olması gerektiği için var aslında ...

SONUÇ OLARAK bu kitap yine harika bir manevi yolculuk kitabı hatta içimden gerçek bir yolculukla birleştirip Olympos'ta tekrar okumak geçmedi değil Benim değerlendirmeme göre okumazsanız eksik kalırsınız dediklerimden ... Bir ırmağın kıyısında bululşmak üzere ...

Franz Kafka / Dönüşüm





3 gün boyunca benimle beraber gezdi #Dönüşüm ... Yeni çıkan tapeler, Kanlı Nigar müzikali derken başlayamamıştım bir türlü ama dün bir çırpıda okudum yine yeniden...
Bazı sorınların ne kadar kökleşmiş olduğunu aradan yıllar geçse de değiştiremediklerimizi gözümüze sokam bir eser bu ... Birey olmanın ne kadar güzel olduğunu anımsattı bana aslında geçen gpn facebookta da paylaştığım "Osho"nun birey olmak hakkında ki harika yazısı geldi aklıma tekrardan ... Dönüşüm; aile kuramının birey olma şansımızı nasış baskıladığını harika bir betimleme ile vurgulayan çarpıcı bir öykü .... Aslında çevirmen Ahmet Cemal kitabın son sözünde çok güzel açıklamış bu durumu başka kimseye de söz bırakmamış... Demiş ki :
Birey olmasını başaranlara düşman kesilen son toplumlar ve bu toplumların en güçlü temeli olan, çocuklarının hep iyiliğini, gerçekte ise sürekli köleliğini isteyen son aile yapıları yeryüzünden silinene değin, Kafka'nın Dönüşüm'ü geçerliliğini ve güncelliğini koruyacaktır...

Bu harika eserin vesilesi ile her türlü zor şart altında dahi "birey" olmamı destekleyen fikirlerime benliğime saygı gösteren aileme bana bu şansı verdikleri için teşekkür ediyorum ....

Gündüz Vassaf / Cehenneme Övgü




Kendime gelir gelmez yeni bir kitap yorumu da hemen arkasından geliyor #CehennemeÖvgü ;totaliterizmin aslında gündelik hayatta kendi kendimize dayattıklarımızla var olduğunu, çok çarpıcı sorgulamalara sürükleyerek yüzümüze çarpan bir kitap... Kitabın altını çizmekten ilerleyemedim, içinde barındırdığı benzetmelerin bu kadar güzel sorgulatmaya yöneltmesi muazzam... #GündüzVassaf aldığı psikoloji eğitiminin hakkını fazlasıyla veriyor... Hayatın içinde koşuştururken hiç düşünmediğimiz gerçeklerin olduğunu biraz düşünmek isteyenlere kesin önerimdir Ortaokul yıllarımdan beri kovalıyordu beni bu kitap okumam lazım diye diye peşimde dolanıyordu sürekli, geç oldu ama çok güzel oldu Kütüphanemden sürekli kaybolan 21 kere satın aldığım ama hala evde bulamadığım canım kitabım "Şeytanın Fısıldadıkları" kesinlikle Cehenneme Övgü'den etkilenerek yazılmış buna da emin oldum böylece... Gündüz Vassaf'la tanışmak pek keyifli idi sonuç olarak; Cennetin Dibine geçmeden önce farklı yolculuklarla Vassaf kalemine biraz ara veriyorum... Kitabın beni en çok etkileyen saptamalarından biri ile veda edeyim sizlere :

"Şunu satın almak, bunu başarmak,yeni bir deneyimden geçmek gibi hedeflerimiz var. Hedef ve amaçlarımız yüzünden hayatı yaşamak yerine tüketiyoruz. Hayatla yekvücut değiliz artık.Hayatlarını belirli sabit amaçlara indirgeyenler, hayatla yekvücut olmadan onun yüzeyine tutunma çabasındadırlar."

Hermann Hesse / Narziss ve Goldmund




#HermannHesse ile çıktığım bir yolculuğun daha sonuna geldim #NarzissVeGoldmund 'ta "varlığın" anlamını arayan ama bunu iki ayrı uç noktada bulmaya çalışan 2 dostun hikayesine şahit oluyoruz... Ancak kitabımızın büyük bir kısmında Narziss'i düşünsel dünyasında bırakıp Goldmund'la minik hazlar ama genel felaketler ile dolu bir serüvene çıkıyoruz... Ne de olsa yaşamak için hep cenneti seçsekte insanoğlu olarak izlemek için hep cehennemi seçiyoruz Yazarımızda bunun farkına varıp Goldmund'u açlıkla, veba ile, yalnızlık ve ölümle sınıyor... Narziss kendini kitaplarıyla düşünsel olarak geliştirirken; Goldmund hayatın en haz dolu anlarını ve en acı anlarını bizzat yaşayarak deneyimliyor ve sonunda gerçek bir sanatçı oluyor... İşte tüm bu deneyimlerden sonra kahramanlarınızın tekrar karşılaştıkları zaman sanat üzerine, tanrı üzerine, yaşam üzerine yaptıkları sohbetler bu kitabı güzel kılıyor... Hesse garantili yazarlardan benim için hiç bir hayalkırıklığı yaşatmıyor zaten... Özellikle sanat felsefesine ilginiz varsa mutlaka okuyunuz efendim...

Atatürk / Lord Kinross




Ve gözümden akan yaşlarla bitti kitabım... CB seçiminin olduğu gün başladım bu kitaba önceden "o gün" okumak için almıştım çıkacak sonuçtan sonra içime doğan karanlığı ancak ATAmın aydınlatacağı bilinciyle... Okuyabildiğim kadar yavaş okudum hep içimde olsun ATA'm onun gözlerini kapadığı sayfalara olabildiğince geç geleceyim diye ve az önce bitti ... Kendimi bildim bileli çevremdeki her ters bakışa inat hep "benim bir tane kutsal kitabım var o da NUTUK" dedim ben. Üstüne yemin edecek kadar onurlu olan kitap oydu benim için Lord Kinross'ta ATATÜRK'ün biyografisini yazarken Nutuk'tan oldukça alıntılama yapmış zaten... Özellikle İnkılap Tarihi okurken ne kadar ezberci bir anlatım olduğunu ve lisedeyken üniversitedeyken ne kadar sıkıcı geldiğini duydum hep arkadaşlarımdan. (Ben şanlıydum harika bir hocam vardı.) Atatürk'ün topraklarımız için gösterdiği kahramanlık olağan üstüdür evet ama ona ATATÜRK adını veren esas devrimlerdir ve ne yazık ki hala bu devrimlerin iyice benimsenip öğretildiği bir eğitim sistemimiz yok... Diyeceğim şudur ki okuyun bu kitabı okutun lütfen bir ingiliz asilinin kaleminden gözlemleyin o muhteşem adamı hatta bence okullarda önerilsin okutulsun bu kitap ... Yazdığı herşey doğrudur demiyorum bakın ama ATA'yı anlamak için çokta güzel bir başlangıçtır bu kitap... Belki de Türkiye Cumhuriyeti 91 yıllık tarihinde ilk defa bu kadar ihtiyaç duyuyor ATATÜRK'ü yeniden anlamaya ona sarılmaya onun ışığına bu yüzden okuyun lütfen ... Gençliğe hitabenin okullarda asılı olan kısmını hepimiz biliyoruz bir de çok bilinmeyen kısmıyla noktalıyorum bu paylaşımımı da GEZi'nin güzel çocuklarını hatırlayarak...

"Türk genci, inkılapların ve rejimin sahibi ve bekçisidir.(...) Bunları zayıf düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu; bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, adliyesi vardır, ordusu vardır demeyecektir. Hem müdahale edecek; elle, taşla,topla ve silahla nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır. POLİS GELECEKTİR, ASIL SUÇLULARI BIRAKIP SUÇLU DİYE ONU YAKALAYACAKTIR. Yine "Polis henüz inkılap ve Cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek fakat asla yalvarmayacaktır.(...)"





Yusuf Atılgan / Aylak Adam




Bundan aylarrrr önce internetteki testlerden birine gitmişti elim "Hangi roman kahramanısınız?" olunca konusu eli mahkum çözüverdimSonuç #AylakAdam çıkmıştı ... Kitabı okumak anca kısmet oldu Testin bu sonucu ve kitap arasındaki bağlantı henüz yüzleşmeye cesaret edemeyeceğim yansımalarla dolu o yüzden bu konuyu bırakarak sadece kitaba yöneliyorum B. ve C. arasındaki olsılıklar ve olasılıksızlıklar arasında sürüklenip giderken ben, anti kahraman C.'nin hikayesi bitireverdi... Gerçek aşkı amaç edinmiş her adam kutsaldır bu yüzden "anti"de olsa kahramandır gözümde... Değişik anlatımıyla beni kendine çekiveren bu kitabın sonunda "yaşanmamış hayatlar"ın en kötüsü olduğu bir kez daha kanıtlanıyor gözümde ... #YusufAtılgan 'ın zekasıyla beni büyülediği muhteşem "psikolojik tanı"yı ise kitaptan alıntı ile paylaşıyorum sizlerle...

"Bütün çağların trajedisi bu Ku-ya-ra 'Kumda Yatma Hastalığı' A-da-ko 'Ağaç dalı kompleksi'. Şimdi kumda yattığım için kuyara diyorum daha da genişletilebilir. Kuyara, alışılmış tatların sürüp gitmesindeki rahatlıktır.Düşünmeden uyuyuvermek.Biteviye geçen günlerin kolaylığı.Ya adako?Ağaç dalındaki,gövdeden ayrılma eğilimini fark ettin mi bilmem?Hep öteye uzar.Gövdenin toprağa kök salmış rahatlığından kaçıştır bu.Özgürlüğe susamışlıktır.Buna ben 'ağaç dalı konsepti' diyorum.Genç hastalığıdır....Ağaç dalı kompleksine tutulmuş kişi tedirgindir.İnsanların ağaç dallarını budayıp gövdeye yaklaştırdıkları gibi,yakınları onun içindeki bu Adakoyu da budarlar.Onu gövdeden ayırmamak için ellerinden geleni yaparlar.Kimi insana ne yapılsa yararı olmaz.Asi daldır o; ayrılır, balta işlemez ona!"

İşte böyle keyifli bir yolculuk Aylak Adam, sizi derin düşüncelere umarsızca savuran ..
.

Halil Cibran / Ermiş




Bazı kitaplar ve bazı dehalar var onlar hakkında kelam etmeye gelince şaşırdığım... #HalilCibran ve #Ermiş buna örnektir efendim... "Hazırım gitmeye, arzum yelkenlerini fora etmiş, rüzgarı beklemekte. Bu durgun havada son bir soluk daha alıp, son bir kez daha bakacağım arkama sevgiyle" modundayken ben; Orphalese halkından biri oldum bir cumartesi günü bir Ermiş değdi gönlüme ... Evlilik ve çocuklar üzerine söylediği her sözle kendime yakın hissettim Ermiş'i önce, sonra kitap boyunca sağ üst köşede gördüğünüz yazarın kendisine ait olan resmin adında da olduğu gibi "The Thinker" oldum çıktım sayfalar ilerlerken... Kiliseden afaroz edilmiş Cibran yaşarken oysa ki din üzerine kaleminden dökülen aforizmalar şahane... Düşündüren; 20.yy 'ın en büyük filozofu ünvanını hak ettiren bir aforizma kitabı Ermiş hippiler peygamberleri ilan etmemişler kendisi boş yere Elvis Presley'nin bile ölmeden önce son okuduğu yazarmış diye rivayet ediliyor Cibran için... Lübnan doğumlu biri kendisi hayatının çoğunu Amerika'da bir bölümünü resim öğrenimi için Paris'te geçirmiş ama bence ruhu kesinlikle doğulu !!! Bu mistisizmin başka bir açıklaması olamaz Büyük adamlardan kendisi kanımca; ressamlığı gönlüme değmemişsede, kelimelerinin hakkını da yedirtmem kimseye...
Hastası olduğum canım dizim Criminal Minds'ta kendisinden alıntı yapmadan geçmedi tabiki 2. Sezon 3. Bölümde der ki; "Istırap en güçlülerin ruhunu ortaya çıkarır. En büyük karakterler kurumuş yaralarla doludur"